Tarayıcı, kağıt üzerindeki resim, yazı vb. simgeleri tanıyıp bilgisayar ortamına aktaran araçtır. Peki tarayıcılar bunu nasıl gerçekleştiriyorlar. Tarayıcıların içerisinde hangi parçalar yer alıyor. İçerisinde yer alan parçalar ne işe yarıyor detayları ile anlatacağız. Eğer bir tarayıcı satın almak istiyorsanız bu makalemize mutlaka göz atınız. Böylece nasıl bir tarayıcı satın alacaksınız ve nelere dikkat edeceksiniz detaylı bir bilgiye sahip olabilirsiniz.
DOKÜMANI YERLEŞTİRİP ÜST KAPAĞI KAPATTIKTAN SONRA GEÇEN SÜREDE SABİT BİR MOTOR SESİ BİZLERİ OYALIYOR AMA TARAYICILARIN İÇİNDE ÇOK DAHA FAZLA SAYIDA ÖNEMLİ PARÇA BULUNMAKTA
Fiyatları iyice ucuzlayan yazıcıların büyük kısmının hepsi bir arada sınıfında olduğunu görüyoruz. İşte bu sebepten ötürü çoğu kullanıcı tarayıcı kullanma ihtiyacı olmasa bile hepsi bir arada çözümleri satın alıyor. Yıllar önce yazıcı alıp ardından gerekirse tarayıcı alıp yanma ekleyen kullanıcılar masa üstünde çok daha fazla alana gerek duyuyordu. Hepsi bir arada çözümlerle masada kaplanan alan azalıyor. Tarayıcıları genelde fotoğrafları tarayıp dijital ortama aktarmak ve metinleri tarayıp OCR programıyla okutup Word’e aktarmak için kullanıyoruz. Hepsi bir arada yazıcılarla buna imkan verilmekte ama bir diğer önemli artıysa bilgisayara gerek olmadan siyah beyaz ya da renkli fotokopi çekebilmek. Tarayıcının okuduğu bilgi kısa süre sonra yazıcıya giren kağıda basılıyor ve fotokopi hazır oluyor. Tarayıcının bir diğer avantajı dokümanları tarayıp PDF olarak saklama ya da paylaşma imkanı vermesi. Şimdilerde fotoğraf makineleri dijital esaslı olduğundan ve telefonlarda kamera standart hale geldiğinden eski fotoğraf albümlerini bir kez dijitale aktardıktan sonra çok daha fazla tarayıcı gerekmiyor.
Geçen sayıda dijital fotoğraf makinelerinin çalışma sistemini anlatırken tarayıcılara benzer bir iç sistem olduğunu söylemiştik. Evler dışında ofislerde de dokümanları aktarmak için kullanılan tarayıcılar genelde kapaklı bir geniş düz yüzey olarak karşımıza çıkıyor. Bunları kullanmak kolay ve hata oranı düşüktür. Tek bir sayfa ya da kitap içindeki seçilen bir sayfa hayli ucuz olan bu tarayıcılarla kısa sürede taranabilir. Kalın bir kitap taranacağında içi beyaz karton kaplı olan üstü kapak yerinden çıkarılabilir. Daha gelişmiş modellerse otomatik kağıt besleme desteğine sahip. Çok sayfa dokümanlar varsa bunları sırasıyla tarayabiliyor. Ayrıca bir de taşınabilir olan el tipi tarayıcılar var. Bunlar hafif ve ufak ama kullanırken dikkatli olmak şart. Hizalama yapıp sabit bir hızla hareket ettirmeniz gerekiyor. Son yıllarda bu tür basit taşınabilir tarayıcı içeren fareler bile çıktı. En basit biçimde görüntülenen bilgiler analiz edilip işlendikten sonra dijital hale getirilip depolanıyor. Tipik bir masaüstü tarayıcıda yer alan ana bileşenler şöyle:
Üst kapak, Cam levha, Tarama kafası, Adımlı motor ve kayışı, Lens, Aynalar, CCD alıcı, Kontrol devresi ve portlar, Lamba ve Güç kaynağı
Elbette asıl iş gören kısım CCD alıcı ama siz dokümanı cam levha üstüne koyup üst kapağı kapattıktan sonra başlat komutu verdiğinizde iç kısımdaki lamba kuvvetli biçimde yanarak dokümanın aydınlanmasını sağlar. Bu lamba genelde beyaz ışık veren floresandır. Tarama kafası denen hareketli kısım aslında aynalar, lens, filtreler ve CCD alıcının bir araya gelmesiyle oluşur. İşte bu kafanın dokümanın en üstüne denk gelecek biçimde üste çıkması ve ardından belirli bir hızla aşağıya doğru inmesi yani okuma yapması gerekir. Bu esnada, tarama kafasını istenen hızda hareket ettirme görevinden sorumlu olansa adımlı motor ve ona bağlı kayıştır. En üstten en alta hareket gerçekleşirken bu sırada dokümana ait görüntü satır satır içeri aktarılır. Tarama kafası içinde yer alan birden çok özel eğimli ayna, elde edilen görüntüyü lense ulaştırır ve son olarak lensten geçen görüntü CCD alıcı üzerine düşer. Saniyeler içinde gerçekleşen bu olayla birlikte CCD’deki görüntüler dijital hale getirilir. Dijital dönüşüm içinse kontrol devresi yardımcı olur.
Tahmin edileceği gibi tarayıcıların büyük kısmı bu şekilde işliyor ama bazı modeller arasında ufak farklar olabiliyor. Çoğunlukla tek bir geçişle tüm veri elde ediliyor. Önceleri üç geçiş yapıp her seferinde kırmızı, yeşil, mavi renk tarayan ve sonucunda bunları birleştiren modeller vardı. Yeni modellerde CCD içinde üç ayrı renk (RGB) bölümü var ve ayrı noktalara düşen bilgiler birleştirilip sonuç elde ediliyor. Yeni nesil ucuz tarayıcılarda CCD yerine CIS alıcı kullanılıyor ve lamba, aynalar, filtreler, lens gereksiz hale geliyor. Kırmızı, yeşil, mavi renk LED’ler aynı anda yanarak beyaz ışık elde ediyor. 300 – 600 arası dizili alıcı görüntüyü okuma görevini üstleniyor ama bu tür tarayıcılarda görüntü kalitesi CCD alıcılı olan modellerden daha düşük.
Tarayıcılarda Çözünürlük ve İnterpolasyon
Çoğu tarayıcıda yer alan alıcı hassasiyeti yatay ve dikeyde 300 dpi (inç başına nokta sayısı) yani gerçek çözünürlük 300 x 300 dpi. Bu değere bakarak tarayıcının ne derece net görüntüler elde edebileceğini düşünebiliriz ama her zaman için dpi değerinin yüksek olması yeterli olmuyor. Netlikle ilgili en önemli kriterler lensin kalitesi ve kullanılan lambanın parlaklığı. Floresan yerine xenon lamba kullanan tarayıcılarla elde edilen sonuçlar daha iyi. Diğer yandan satılan tarayıcıların büyük kısmında 9600 x 9600 dpi gibi iddialı çözünürlük değerleri yazılı ama yakından bakınca parantez içinde “yazılım destekli interpolasyon” açıklaması var yani donanımsal alıcı daha düşük çözünürlükte ve iyileştirme için yazılım kullanılıyor. Normalde taramadan sonra elde edilen piksellerin boyutunu azaltıp netliği arttırmak için aralarına daha ufak pikseller ekleniyor. Yazılımın yaptığı, araya yerleştirdiği ufak piksellerin içeriğini hesaplamak için komşu piksellerin ortalama değerini kullanmak. Ayrıca öne çıkanları bir diğer nokta renk desteği. Çoğu tarayıcıda standart olarak 24-bit algılama desteği var yani gerçek renk desteği hazır. Bazı pahalı modeller 30 ve 36-bit iddiası sunuyor ve daha canlı renkler vaat ediyor ama kullanım sırasında daha iyi sonuçlar fark etmek pek mümkün değil.
Yıllar önce anakart seçerken paralel ve seri portların olmasına dikkat ederdik çünkü bazı fareler seri, yazıcılar ve tarayıcılar paralel portu şart koşardı. Çoğu anakartta çift seri ve tek paralel port olunca hem yazıcı, hem tarayıcı kullananlar paralel portu tak çıkar yapardı ya da özel paralel port switch’i kullanırdı. Neyse ki evrensel USB yaygınlaştı ve bunu ilk kullanan cihazların başta gelenleri tarayıcı ve yazıcılar oldu. PC dünyasında paralel port kullanılırken Mac dünyasında FireWire port kullanılıyordu. Paralel port çok yavaş olduğundan bekleme süresi fazlaydı. SCSI ise hızı arttırıyordu ama bilgisayara özel SCSI kartı eklemek gerekiyordu. Şimdilerde USB hakim ve bolca USB portu olduğundan sorun yok. USB ile Tak & Çalıştır destekleniyor yani tarayıcıyı takıp çıkarmak için bilgisayarı kapatmak gerekmiyor ama fareler ya da parmak bellekler gibi sürücüsüz kullanım tercih edilmiyor. Tarayıcılar için evrensel sürücü standart halini alan TWAIN. Bu sayede örneğin Photoshop ya da bir diğer uygulama sorun olmadan tarayıcıdan gelen görüntüyü içeri alabiliyor. Tarayıcılarla gelen OCR yazılımı ise metinleri düzenlenebilir Word dosyası haline getiriyor. Böylece kitap ya da dokümanı kelime kelime yazma sorunu ortadan kalkıyor.
Parmak İzi Tarayıcıları
Genelde güvenlik ve oturum amaçlı kullanılan parmak izi tarayıcıları mekanik parça içermiyor çünkü parmağınızı doğrudan CCD alıcı üstündeki cam levha üstüne koyuyorsunuz. Parmak ucu tamamen taranıp net biçimde görüntüleniyor ve eşsiz parmak izi sistemdeki kayıtla kıyaslanıyor. İlgili programda tanımlı olan işlemi gerçekleştirmek mümkün, Örneğin Online banka şubesine oturum açabilir ya da Windows oturum kilidini açabilirsiniz. Şifre ezberlemenize gerek kalmaz. Bu tür ufak tarayıcılarda ışık kaynağı olarak basit LED’ler yeterli oluyor. Ayrıca özel bir güç kaynağına gerek yok çünkü güç tüketimi hayli düşük. Cep telefonları, fareler ve dizüstü bilgisayarlarda karşınıza çıkabilir.