İnternet, doğumunu Sovyetlerin Sputnik’i yörüngeye oturtmasından sonra yoğunlaşan soğuk savaş sürecine borçlu, ilk elde küçümsenmesine çalışılan bu beklenmedik teknoloji kayması, Başkan Eisenhower’ı 50’ü yılların başlarında, bir ‘İleri Araştırma Projeleri Yönetimi’ oluşturmaya sevk etmişti. 60’lı yıllara gelindiğinde ARPA, araştırma laboratuarlannda ki ve üniversitelerdeki bilgisayarların kendi aralarında, merkezi bir sistemin yardımı olmaksızın haberleşebilmesini öngören bir proje geliştirdi. Düşünce olağanüstüydü ve zamanla, çok değişik alanlarda beklenmedik meyveler verdi. Proje, IBM’in o sıralarda tasarımlanan 360 Serisi’yle başlattığı ‘tek tip makine* yönelişi hakimiyet kazandıkça mümkün hale geldi. Bundan sonrası, artık yazılım sorunuydu.
Verileri paketleyip yönlendirme kavramı, bu amaçla geliştirildi ve daha sonra tüm iletişim teknolojilerine egemen oldu. İlgili bağlantı ekipmanı, gerekli yazılımlar, veri alışveriş protokolleri peşinden geldi. Ağa bağlı bilgisayarlar birbirleriyle, bağlantı istasyonları kanalıyla haberleşebiliyordu. Ortaklaşa kullanılmasına gereksinim duyulan bilgi miktarı arttıkça, bunların bağlantı istasyonlarında depolanıp katılımcıların hizmetine sunulması fikri gelişti. Minnesota Üniversitesi, 1991 yılında, başarıyla çalışan ilk ‘belge indirme’ yazılımım (Gopher) geliştirdi. Ancak bu olanaktan yararlanabilmek için, aranan bilgi veya belgenin hangi istasyonda olduğunu önceden bilmek gerekiyordu. Aradan iki yıl geçmeden, illinois üniversitesi’nden bir grup genç lisansüstü öğrenci, ‘Mosaic’ adım verdikleri bir ‘arama aracı’ geliştirip ücretsiz dağıtmaya başladı. Netscape ve Microsoft, site oluşturma teknikleri ve HTML dilleri, ardından geldi. Sonuç, o gizli projeyi onaylayan Eisonhower’ın aklının ucundan bile geçemezdi: 65 ülkeyi ve bu ülkelerdeki yüz binlerce bilgisayarı; optik lifler, iletişim uyduları ve telefon hatlarıyla birbirine bağlayan bir ‘dünya kapsamlı ağ.’ Sahibi yok…
İnternet kanalıyla, bilindiği gibi; banka işlemleri veya alışveriş yapmak, bir lokanta veya uçakta yer ayırtmak, mutfak siparişi verip akşam iş dönüşünde kapıda bulmak mümkün. Ancak, çok daha önemlisi; dünyanın her tarafındaki, binlerce veri tabanına veya (bilgisayar programına, üniversiteye, yüzlerce milyon kitap, dergi veya gazeteye, habere, istenen dilde ulaşılabilmesi. İlgi duyulan herhangi bir konuyu, en iyi bilenlerden öğrenmek ve daha iyi öğretmek mümkün. Eğitim sistemi ciddi değişikliklere uğrayacağa benziyor. Kısmen, eskinin o, ‘bilgeden özel ders’e dayalı lüks burjuva eğitimine geri dönülecek gibi.
Bir de şu var tabii: İnternet sayesinde insanlığın kolektif hafızasını oluşturan her türlü bilgiye ulaşabilen birey, evrendeki nazik konumunu daha iyi belirleyebilecek. Katılım arttıkça, o kolektif hafıza, bilim ve tekniğin işaretlediği doğrular lehine ayıklanıp, daha hızlı büyütülecek.