Klima kullanım oranı giderek artmaktadır. Yeni çıkan teknolojiyi eskisiyle kıyaslayabilmeniz için eski teknoloji hakkındada az çok fikir sahibi olmanız gerekiyor. Çünkü ikinci el satış siteleri ve spotçularda da klima piyasası oluşmuş durumda. Artan sıcaklar, soğuk geçen kış günleri için özellikle işyerlerinde klima şart oldu. Klimalar özellikle yaz sıcağından ve neminden korunmak için tercih ediliyor. Eğer bir klima satın alacaksanız ve hiçbir bilgi sahibi değilseniz yazımızı mutlaka okumanızı öneririz. Böylece bazı fikirler edinebilirsiniz.
Aşırı sıcaklarda akla gelen ilk seçenekler vantilatör ve klimadır. Elbette ucuz çözüm olan vantilatör sadece duran havaya hareket katıp üzerimize üflediği için faydası sınırlı kalmakta ve bunalmayı azaltan ana çözüm alması ve işletmesi daha pahalı olan klima olmakta. Bir buzdolabının içini düşündüğümüzde sürekli serin kalmasını sağlayan sistemi hayal ederiz. Arka kısımda duran ince borular ve alttaki motor nasıl bir çalışma sistemi izler? Aslında buzdolabını klimayla soğutulan bir odaya benzetebiliriz ama gerçekte bozdolabı içindeki ısıyı dış ortama yani bulunduğu odaya göndererek çalışır ve iç sıcaklığı 3-5C arasında sabitler. Kompresör ve yoğunlaştırıcı içeren buzdolabınızı klima gibi kullanmayı denemeyin çünkü aralıksız çalışmasına neden olup tonla elektrik parası ödersiniz ve kısa sürede bozulmasına neden olursunuz. Odaları soğutmak için geliştirilmiş klimalar ya da kısa adıyla AC sistemlerinin mantığı Mısır’a kadar uzanmakta.
O dönemlerde sıcağa karşı pencerelere asılan bezler ıslatılıyor ve sıcaktan gerçekleşen su buharlaşması sırasında pencereden içeri esen rüzgarın soğuduğuna, odanın serinlediğine şahit olunuyordu. 19. yüzyıla gelindiğinde kimya alanında gerçekleşen ilerlemelerden sonra elektrikle çalışan ilk klimalar geliştirildi. 1902’de Amerikan mucit Willis Carrier ilk modern klimaya imza attı. Bundan elli sene kadar önce buz makineleri başarılı biçimde kullanılabilir olmuştu. Buz makinelerinde eter buharlaştırma ve sıkıştırma sistemi kullanılmıştı. Buharlaşan etere kompresörle basınç uygulanıp yo- ğunlaştırıcıdan geçirince hızla soğuduğu ve tekrar sıvı olduğu görüldü. Bu hızlı ısı düşüşü sayesinde makine günde 3 ton buz üretebiliyordu. 1933’de klimalı ilk ev inşaa edildi. Araçlar da bu gelişmeden nasibini aldı. 1945 yılındaysa tanıdık olduğumuz pencereye sabitlenebilen sandık biçimli klima geliştirildi.
Zehirli Gazlar Artık Kullanılımıyor
İlk nesil klimalar o zamanın şartları doğrultusunda amonyum, propan gibi zehirli ya da yanıcı gazlar içeriyordu. Sızıntı halinde felaketler yaşanabiliyordu. 1928’de Thomas Midglet tarafından zehirli ve yanıcı olmayan kloroflorokarbon (CFC) geliştirildi. DuPont firması CFC, HFC ya da HCFC gazlarını içeren Freon isminin patentini satın aldı. Ozon tabakasına zarar verdiği sonradan anlaşılan bu karışımın evlerde kullanılan türüne R-22, arabalarda kullanılan karışılmaysa R-12 adı verildi. Ozon tabakasının delinmesinden sonra alınan önlemlerışığında bunlar terk edilip yerine R-134A denilen ve ozona zarar vermeyen tetrafloroetan geliştirildi. Puron olarak adlandırılan R-410A kodlu diğer versiyonlar da türedi.
Çalışma sistemi gereği kullanılan özel soğutma gazı kompresörle sıkıştırılır. Bunun etkisiyle sıvı haline geçmek üzere olan ve ısısı artan soğutma gazının yoğunlaştırıcıdan geçiş serüveni başlar. Yoğunlaştırıcı, üzerine üflenen hava sonucunda ısısını düşürür ve sıvı haline döner. Bu üflenen hava yoğunlaştırıcıdan aldığı ısıyı alıp sistem dışına gönderir. Klimanın dışarı bakan yüzünün sıcak olmasının nedeni budur. Serin bir sıvıya dönüşen soğutma akışkanı genleşme valfına geçer. Ani biçimde basınç değeri düşürülür ve bir kısmı hızlıca tekrar gaza dönüşür, ısısı düşer. Daha sonraki adımda buharlaştırıcıya gelir ve odadaki soğuması istenen sıcak hava üstüne üflenir. Hala sıvı olan kısım bu aşamada gaza dönüşür, ısı daha da azalır. Böylece odadaki sıcak hava serinlemiş olur. Döngüyü sürdüren sistem soğutma gazını bir kez daha kompresöre gönderir. Geleneksel fikir aksine klima aynı zamanda ters yönde işletilip odayı ısıtması da sağlanabilir. Isıtma yapılacaksa kışın sıfır altına inmeyen yerler uygun olur çünkü aksi takdirde dışarı bakan klimadaki ısı pompasında buzlanma ve tıkanma sorunu gözlenir.
Soğutma Yanında Nemlendirme
Genelde klima denince kuru ve soğuk bir hava akla gelse de gelişmiş modeller kullanılan mekanın nem oranını yüzde 40-60 arasında dengeleyebiliyor. Normalde çok nemli yerlerde aşırı terleme ve çok kuru yerlerde diğer sorunlar yaşamaktayız. Klimalar genelde ortam nemimi düşürür çünkü buzlu kola dolu bardakta görünen ıslanan dış yüzey örneğinde olduğu gibi klima işlerken odadaki havayı buharlaştırma bobininden geçirirken nemini alır. Bu yüzden klimalardan akan su damlaları ve tahliye hortumları görmekteyiz. Klimalarda aynı zamanda ortam sıcaklığını ölçen ve buna göre çalışma temposunu düzenleyen termostatlar, zamanlayıcı sayaçlar, dolaşan havadaki tozları alan filtreler yer almakta. İşte bu filtrelerin bakteri, mikrop vb birikimi riskinden ötürü arada bir temizlenmesi gerekiyor.
Pencerelere takılı duran kutu biçimli klimalarda tüm parçalar bir arada olup sıcak hava arkadan dışarı atılıp ortamdaki hava dolaştırılmakta. Daha büyük sistemlerde merkezi birim ayrı ve bina dışında ya da çatıda. Bazı örneklerde duvar delinmeden ve pencere kapatılmadan sonuç alınıyor. Bunlar daha basit ve ufak ama soğutma kapasiteleri düşük ve elektrik tüketimleri daha yüksek olabiliyor. Split klima denen parçalara bölünmüş örneklerde ana birim bina dışında tutuluyor, istenmeyen gürültü oluşması engelleniyor. Ara bağlantılar için bakır borular kullanılıyor. Dış birimle ilgili boyut gibi sınırlamalar kalkınca verim değeri yükselebiliyor.
Ayrıca bir dış birime birden çok iç birim bağlama imkanı var. Bu ürünlerse multi split klima olarak adlandırılıyor. Taşınabilirtip tekerlekli vb klimalarsa sadece orta boy bir odayı idare edebiliyor. Çok odalı ve büyük binalarda merkezi sistem daha ucuz sonuçlar veriyor.
Gazlı Değil Sulu Klimalar
Satın alma aşamasındayken karşınıza ucuz klimalar çıkarsa aldanmayın. Bazı örnekler sadece su esaslı soğutma yapıyor. Soğutma kulesi denen ürünlerde soğuk su akışı oluşturulup ısı değiştiriciden geçiriliyor, yoğunlaşma bobinlerinin soğuması sağlanıyor. Bu tür sistemlerde kullanıcının periyodik olarak su eklemesi şart oluyor ve elde edilecek performans, ortamın nem oranına ve hava basıncına göre değişiyor. Güneş enerjisini dönüştüren panele sahip klimalar yeni yeni üretiliyor ve uzun vadede avantaj sağladıkları ortada. Çoğu klimada kapasite değeri BTU (British Termal Units) ile ifade edilir. 1 BTU = 1 Pound suyun sıcaklığını 1F arttırmak için gereken ısı ve aynı zamanda 1 BTU = 1055 Jul (enerji). Soğutma dünyasında tipik bir klimanın kapasitesi 12 bin BTU ya da 1 ton olarak ifade edilebilir. 5 ton deniyorsa 60 bin BTU olduğunu anlayabiliriz. 30 metrekare bir odaya kaba tahminle 10 bin -12 bin BTU olan bir klima yeter. Bunu hesaplarken oda alanı dışında tavan yüksekliği ve belirli katsayılar devreye giriyor.
İD bin BTU olan bir klima alacaksanız EER olarak bilinen enerji verimine ya da güç değerine bakmalısınız. EER ne kadar yüksek olursa o kadar iyi çünkü ödenen elektrik faturasının düşmesine imkan verebilir. 1200 Watt güç çeken bir örnekte EER’yi hesaplamak için 10000/1200 yaparak 8.3 buluyoruz. İstatistiklere bakılırsa ABD’de harcanan elektriğin altıda biri klima sistemlerine gidiyor. Sonuç olarak elektrik şebekelerinde ve trafolarda yazın yaşanan aşırı yükleme sonucu patlamaları duymak şaşırtıcı değil. Diğer yandan araçlarda kullanılan klimaların yakıt tüketimini yaklaşık yüzde 10 arttırdığı söylenmekte ama elbette sıcaklığa ve çalışma şiddetine göre değişiklik gözlenebilir.