Projektörler nedir? Satın alırken nelere dikkat etmeliyiz? Projektörler hakkında genel anlamda herkesin az çok bilgisi vardır. Ancak, ürünü kısa bir geçmişine bakacak olursak nerden gelip nereye doğru gittiğini görerek daha iyi bir tercih yapmanıza yardımcı olacak bir makale hazırladık. Projektörler deyince akla gelen ilk kelimenin “sinema” olduğuna eminiz çünkü projektörlerin en büyük artısı, monitörlerin sunabileceğinden çok daha büyük boyutta görüntüyü elde edebilmek. Projektör ya da kimi zaman projeksiyon olarak adlandırdığımız cihazların özelliği, sinema ortamında olduğu gibi görüntüyü lenslerden geçirip büyüterek uzak mesafeye iletmek ve sistemde yer alan lambadan ötürü en iyi sonuçlar sinemalarda olduğu gibi karanlık ortamlarda elde edilebiliyor. Cihazın kullanıldığı ortam ne kadar karanlık olursa o kadar iyi ama lambası yüksek güçte olan projektörler, yarı karanlık ya da aydınlık odalarda bile görüntü sunabiliyor.
Tepegözle Başlayan Yolculuk
Okullarda karşımıza çıkan ve öğretmenlerin şeffaf kağıtlara yaptıkları çizimleri duvara yansıtmak için kullandıkları tepegözler prensip olarak projektörlerin atası sayılabilir. Cihaz içinde yer alan güçlü bir lamba, bundan doğan ısıyı uzaklaştıran fanlı soğutma sistemi, görüntüyü ileten lenslere sahip olan tepegözler ve benzer biçimde biz dizi slaytları gösterebilen slayt makineleri uygun fiyata sahip olan ve kolayca temin edilebilen cihazlar.
Doğayı, güneş ışığının özelliklerini analiz eden eski dönemlerin bilim adamları optik ile ilgili denemeler yürüttüler. 15. yüzyılda bu sistemlere öncülük edecek özel deliğe sahip taşınabilir el fenerleri geliştirildi. Büyülü fener denen örnekleri Leonardo da Vinci’nin çizimleri arasında da görebiliriz. 20. yüzyıla gelindiğindeyse çocuk oyuncaklarında bile basit projektörler görmeye başlandı. Slayt gösteren kumandalı modeller çok sayıdaki fotoğraf düşkünü tarafından tercih edildi.
Video girişi olan ve bu bilgiyi yansıtan projektörlerse çok daha karmaşık yapıya sahip. Genelde konferans odalarının tümünde, okullardaki salonlarda karşımıza çıkan projektörler açısından en kritik nokta içerdikleri lamba yani aydınlatma sistemi. Günümüzde satışta olan projektörler en azından 800 x 600 piksel SVGA görüntü kalitesi sunuyor ama daha pahalı modellerde 1024 x 768 piksel XGA ve geniş formata uyacak biçimde 1280 x 720 piksel HD, 1920 x 1080 piksel Full HD kalite temin edilebiliyor. Çözünürlük ve cihazın sunduğu aydınlatma gücü arttıkça fiyat yükseliyor. Normalde klasik tip projektörlerde aydınlatma gücü 2000 lümen civarında olmakta. Bunları, aşırı büyük olmayan ve kısmen karanlık bir odada rahatça kullanabiliriz. Daha büyük odalar ve konferans alanları gibi tam olarak karartılamayan yerlerde aydınlatma gücü çok daha yüksek olmak zorunda. Kimi zaman yeni nesil akıllı telefonlar ve tabletlerde gördüğümüz bütünleşik projektörlerse 5 lümen gibi düşük parlaklık değerleriyle sınırlı çünkü boyut, ısı, güç tüketiminden ötürü lamba ufak olmak zorunda.
Asıl Sorun Lamba
LED projektör denen özel tip haricinde karşımıza çıkan tüm projektörlerde belirli bir ömre sahip özel lamba yer almakta. Klasik projektörlerde LCD ya da DLP sistemi esas alınıyor. Daha eski olup daha basit çalışma sistemine sahip olan LCD projektörlerde ve Texas Instruments firmasının patentli teknolojisi DLP’yi kullanan projektörlerde yer alan güçlü lambanın belirli bir kullanım süresi var. Hayli pahalı olan lambadan ötürü projektör seçmeden önce lamba ömrüne ve fiyatına dikkat etmek şart. Cihazların bazıları ortalama bin saat lamba ömrü vaat edip ekonomik modda (daha düşük aydınlatma yani oda daha karanlık olmalı) bu ömrün iki katına çıkacağını vaat ediyor. Elbette ısınan ve hassas olan lambalara karşı dikkatli olmak, cihazları sarsmamak gerekiyor. Bundan doğan bir diğer sorun, ısınan lambayı soğutmak için devreye giren dahili soğutma sisteminin ne derece gürültülü olduğu. Film izlerken fan sesinden ötürü zevkine limon sıkılmasını kimse istemez.
LCD Projektörler
Tepegözün ya da slayt göstericinin modern versiyonu olan LCD projektörlerde lambadan gelen ışık filtrelerden geçerek kırmızı, yeşil ve mavi kanallara ayrılır. Bundan ötürü LCD projektörlere 3LCD projektör dendiği de olur. Üçe ayrılan ışık özel LCD’lerden geçer ve sonrasında bir prizmada tekrar birleşip lensler aracılığıyla perde ya da duvara gönderilir. 1984’de Gene Dolgoff tarafından icat edilmiş sistemi Epson ve Sony tercih etti. 30 sene sonra bile bu sistem başarılı biçimde projektörlerde karşımıza çıkıyor. Üç ayrı LCD’yi, çok sayıda pikseli yani gözü olan birer mini perde gibi düşünebiliriz. LCD monitörlerde olduğu gibi piksellerin açıp ve kapalı oluşuna göre oluşması istenen görüntü şekilleniyor. Bu tür projektörler rakip seçeneklere kıyasla daha az güç tüketiyor, gökkuşağı efekti sorununu içermiyor, daha ucuza üretiliyor. Kullanıcıların yaşayabileceği sorunlardan biri zaman içinde arızalanan LCD pikselleri ve bu alana ulaşabilecek tozlar.
DLP Projektörler
Texas Instruments firmasında görevli Dr. Larry Hornbeck’in 1987 yılında icat ettiği patentli DLP teknolojisini içeren ilk cihaz bundan on sene sonra 1997 yılında satışa sunuldu. Bir sonraki sene bu başarıdan ötürü Tl firmasına Emmy Ödülü takdim edildi. Dijital sinema salonlarının yüzde 85’ini DLP teknolojisini kullanan projektörler işgal ediyor. Bu teknolojinin esasında DMD adı verilen mikro boyutlu aynalar barındıran özel bir dijital yonga yer alıyor. Avuç içine sığacak derecede ufak olan ama 2 milyon tane ufak boyutlu alüminyum ayna içeren bu kontrolcüyü mozaikler içeren tabloya benzetebiliriz. Aynaların her biri görüntüyü oluşturan parçalardan sorumlu. Full HD (1920×1080) görüntü sunabilen DLP projektörde 2073600 piksele karşılık gelecek sayıda ayna var ama çözünürlüğe göre bu sayı değişebiliyor. DMD üzerindeki aynaları yöneten kontrolcü, video girişine göre işlem yapıyor. Elbette ışık kaynağı olarak lamba kullanılıyor.
LCD projektördeki üç ayrı panel aksine DLP’de tek bir DMD olduğu için üç temel rengin gönderilmesinde farklı bir yol izleniyor. Lambadan gelen beyaz ışık prizma ile RGB olarak farklı kanallara gönderilmiyor. Lambadan sonra gelen renktekerleği kırmızı, yeşil, mavi dilimlere sahip ve dönerken her konumda farklı bir filtreyi ön plana çıkarıyor. Sonuç olarak lamba sabitken dönen renktekerleği sayesinde zamanın üçte birinde temel renkler sırasıyla DMD’ye gönderiliyor. Kontrolcüden gelen bilgiye göre aynalarını konumlandıran DMD’den geçen ışık lensten geçip yansıtılıyor. DMD’deki aynaların açık ve kapalı konumları arasında büyük açı farkı yok. Sadece +-12 derece oynamaları yetiyor ve bu hareket saniyede beş bin kez gerçekleşiyor. Görüntünün oluşturulması için geçen toplam süre milisaniyeler düzeyinde. Aynaların tümü kapalı konumda olunca duvara yansıyan renk koyu bir siyah oluyor ve böylece DLP projektörler yüksek kontrast oranı elde edebiliyor. Ek olarak 16.7 milyon rengi net biçimde oluşturabildiği için butürcihazlarfilm izlemekiçin ideal.
Sinema Farkı
Sinemaların çoğunda DLP teknolojili projektörler var dedik ama az önce söz ettiğimiz giriş seviyesi DLP projektörlerde tek DMD yer alıyorken sinemalardaki özel projektörlerde üç ayrı DMD bulunuyor ve her biri sürekli olarak RGB renklerden birini ekrana yansıtıyor. Böylece renk tekerleğine gerek kalmıyor ve bekleme süresi azalıyor. Daha pahalı olan bu sistemle 35 trilyon renk oluş- turulabiliyor. DLP projektörlerde diğer parçalar DMD üzerini tozlardan koruyan kapak sistemi ve fanlı soğutma sistemi. Bazı örneklerde tek DMD olsa da renk tekerleğine beyaz segmenti de ekleniyor ve dört dilimden oluşuyor. Yeni nesil BrilliantColoradlı çözümde renktekerle- ğine cyan, magenta, sarı segmentleri de eklenerek renk çeşitliliği arttırılmış durumda. İşte bu renk tekerleğinin sürekli dönmesinden ötürü DLP projektörlerle ilgili yaşanan en büyüksıkıntı görüntüdeki gökkuşağı efekti. Koyu zeminde parlak görüntü, parlak zeminde koyu görüntüde bu etki hissedilebiliyor. Üç DMD’Iİ örneklerde renktekerleği olmadığından bu sorun yok.
LED Esaslı Örnekler
Mobil cihazlarda gördüğümüz projektörlerde olduğu gibi ışık kaynağı güçlü xenon lamba yerine özel tip LED olabiliyor. LED içeren projektörler genelde çok daha ufak boyutlarda yani portatif olabiliyor. Bunlarda üç renk LED olduğundan renktekerleği ya da ayırıcı prizma gerekmiyor. Güç tüketimi ve ısı çok daha düşük olduğu için batarya kullanılabilir ve soğutucu gerekmiyor. Ayrıca ısınma süresi olmadan hızla hazır hale geliyorlar. LED esaslı DLP’lerde renk aralığı çok daha geniş. Normal LED’lerin xenon lambalar gibi parlak olması imkansız ve bu yüzden özel LED’ler şart. Bir diğer avantajsa uzun ömür yani lamba değişimine gerekyok. Şimdilikaşılması gereken engellerse düşük olan parlaklık ve yüksek olan fiyat.